Doğum Tarihi : 15 Ağustos 1915, Amasya - Vefat Tarihi : 7 Nisan 1999, İstanbul
İstanbul Öğretmen Okulu'ndan mezun oldu. Küçük yaştan itibaren oyuncu olmayı kafasına koyan ve 17 yaşında amatör tiyatro oyunculuğuna başlayan Gürses, 1931 yılında Şehir Tiyatrosuna girdi. Ankara Radyosu temsil kolunda çalıştı. "Köroğlu" adlı oyundan kaleme aldığı senaryo Refik Kemal Arduman tarafından sinemalaştırıldı. Resim eğitimi alan ve Samsunda öğretmenlik yapmaya başlayan sanatçı için tiyatro ve sinema her zaman bir tutku oldu. Bu nedenle 1943 yılında Sezer Sezin ve Hulusi Kentmenle birlikte Gürses Tiyatrosunu kurdu ve sırasıyla Millet, Sirkeci Şafak ve Ses Tiyatrolarında sahneye çıktı. 1949 da Zehirli Şüphe adını taşıyan senaryosu sinemaya aktarıldı. Akşam gazetesinde tefrika halinde romanları yayımlandı.
1951'de "Zeynep'in Gözyaşları" filmiyle yönetmenliğe başladı. Fotoromanlar çekti, kısa filmler yönetti. 1960'lı yıllardan sonra Muharrem Gürses oğlu Atilla Arcan'nın adını verdiği Atilla Film'i kurdu ve kendi filmlerini çekmeye başladı. Kendi şirketi adına başrollerini oğlu Atilla Arcan'ın oynadığı kostümlü tarihi filmler çekti. Ardından "Hz. Yusuf'un Hayatı"yla başlayan hazretli filmler geldi. Bu yıllarda 1950'li yıllarda çektiği ve çok iş yapan filmleri ikinci kez çekti. 1970'li yıllarda ise şarkılı, türkülü filmlere imza attı.
Yazdığı tefrika romanların büyük bölümünü sinemaya aktaran Gürses, ilk filminden itibaren hemen hemen tüm çalışmalarında oyuncu olarak yer aldı. Oyunculuğun kendisi için bir hastalık olduğuna ve her yönetmenin aynı zamanda oyuncu olması gerektiğine inanan sanatçı, kendisiyle yapılan bir röportajda, "Oynamayan, oynatamaz," diyerek oyunculuğun gücünü vurguladı.
Bazı filmlerle yönetmenliğin yanı sıra oyunculuk da yaptı. Piyes ve romanlar yazdı. Türk sinemasının en fazla film üreten yönetmenlerinden birisi olan Gürses, sinemamıza melodram kalıbını ilk kez getiren ve yerleştiren yönetmen oldu. Gürses'in başlattığı ve "Gürses Ekolü" denilen melodramlar, günümüze kadar hiç değiştirilmeden çeşitli yönetmenler tarafından sürdürülmüştür.
Türk sinemasına onun kadar çok film çeken ve onun kadar çok para kazandıran bir başka yönetmen gelmedi diyebiliriz. Bir haftada üç-dört film çekebilen, üstelik filmleri iş yapan ender yönetmenlerimizden biri oldu.
Yönetmen, senaryocu, yapımcı, sinema ve tiyatro oyuncusu, oyun yazarı. Amasyalı sanatçı, resim eğitimi gördü, öğretmenlik yaptı. Ankara Radyosu, Ses Tiyatrosu, İstanbul ve İzmir Şehir Tiyatroları'nda görev aldı. 1943'de Sezer Sezin ve Hulusi Kentmen'le birlikte çalıştığı Gürses Tiyatrosu'nu kurdu, turnelere çıktı(Bu tiyatroyu yeniden canlandırmayı denedi).
1945'de Ankara Radyosu için yazdığı "Köroğlu" oyununu, Necip Erses'in isteği üzerine senaryolaştırdı, Refik Kemal Arduman'a bu filmde asistanlık yaparak sinemaya girdi."Bir Dağ Masalı", 50'lerde "sürgün", "Allahtan Bul", "İngiliz Kemal" vb. filmlerde oyunculuk yaparken, 1952 yılında "Kara Efe- Zeynebin Gözyaşları" filmiyle Yönetmenliğe geçti.Gürses, bundan sonra günümüze dek, karakter oyunculuğunun yanısıra (60 kadar filmde) özellikle yönetmenliğiyle etkin oldu, 200 kadar film yönetti.
Özellikle melodram öğelerini en abartılı biçimiyle kullanmasıyla dikkati çekti, her türde film yaptı, aydınların gülünç bulduğu filmleriyle Anadolu seyircisine seslendi.Köy filmlerinin ve "hazretli" filmlerin (yani dinsel filmler) öncüsü oldu. Ayrıca 7 romanı, 19 tiyatro, 6 radyo oyunu var.
Geçiş döneminden sonra bir sinemacılar dönemi de başlamıştı. Türk sinemasında. Ama bu arada Muhsin Ertuğrul'un geleneksel sinemasını da bu yeni dönem içinde ortaya çıkıp sürdürenler olacaktı. İşte Muharrem Gürses (Zeynep'in Gözyaşları), bu ilginç örneklerden biriydi. Gürses, sonraki yıllarda belli bir süre, ticari sinemanın önde gelen isimlerinden biri olacaktı. Halka inmesi açısından da üzerinde durulması gereken tipik bir yönetmendi. Çünkü kendinden sonra gelen bazı yönetmenleri etkileyerek bir Gürses Okulunu oluşturacaktı.
Sazlı Damın Kahpesi 'ni bugüne kadar seyredemedim. Belki 'yanan' filmler arasındadır. Daha adından başlayarak, herkesin küçümsediği yerli melodramlardan. Muherrem Gürses yönetmiş. Unuttuğumuz Muharrem Gürses'i Nijad Özön 'bambaşka' değerlendirir:
"Gürses'in melodramlarında bilinçli ya da bilinçsiz, kökleri daha derinlere doğru inen, Doğululara özgü bir acılık, eziklik vardı: Bir tür gerilikten, baskıdan kurtulamamış bir toplumun yarı-hayvan yaratıkları, ancak kaderle açıklayabildikleri sayısız dertlerle, belalarla karşılaşıyorlar, oraya buraya itiliyorlar; toplumun kenarında tutunmaya çalışıyorlar, hayvancıl bir içgüdüyle yaşamakta ayak diretiyorlardı."
Sazlı Damın Kahpesi'nden arta kalan fotoğrafta, at üstünde, siyah gözlüklü, binici kıyafetli Gönül Bayhan, elinde kırbaç; yemenili, şalvarlı köy kızına horgörüyle bakıyor. Dikkatle bakınca, köylü kızın Muhterem Nur olduğunu ayırt ediyorsunuz.
Büyük kentlerin okumuş yazmışları küçümseye dursun, Türk sineması bir yandan da kentlilik bilincini, büyük şehir kültürünü beyazperdeden kitlelere yansıtır. Ama eleştirmenler üzerinde durmamışlar.